A Milli Bayan Voleybol takımımızın Uluslar Ligi Şampiyonluğu tüm Türkiye’de büyük bir sevinçle karşılandı. Bu şampiyonluğu sadece sportif bir başarı olarak değerlendirmek kuşkusuz eksik bir okuma olur. Türkiye’de kadın voleybolunun gelişim ve büyüme süreci çok değerli toplumsal dinamikler içermektedir. Bu içeriğimizde voleybolun Türkiye’deki uzun yolculuğuna ve Türkiye’nin tüm dünyada bu sporda okul olma yolculuğuna yakından bakacağız.
Bazen bir ağa bile ihtiyacınız olmaz. İki kişi ve bir top yeterli olacaktır. Voleybol büyük imkanlar gerektirmeyen bir oyun olduğu için Anadolu köylerinde ve sokaklarında uzun yıllardır oynanan bir oyundur.
Voleybolun kızlar arasında bu kadar yaygın olması bu sporda yetenekli gençlerin yetişmesini de beraberinde getirmiştir. Alt yapı imkanları yeterli olmasa da sokakta öğrenip bu sporu meslek haline getiren çok insan oldu.
Türkiye’de kadın voleybolunun gurur kaynağı haline gelmesinin en önemli sebeplerinden biri de bu okulun Türkiye’nin kendi imkanları ve yetenekleri ile oluşturulmuş olmasıdır.
Türkiye’de kadın voleybolcuların başarısını ve Cumhuriyet Devrimi ile birlikte kadın voleybolunun tüm dünyada bir okul haline gelmesini anlatanların sayısı hiç de az değil.
Milletler Cemiyeti Şampiyonası’nın ardından Sözcü Gazetesi’nin “İşte Cumhuriyetin Kızları” manşetini kullanması; Akit gazetesinin bu manşete yaptığı eleştiri, bu tartışmaları farklı bir boyuta taşıdı.
Takım kaptanı Eda Fazilet, tüm bu tartışmaları yumuşatmak istercesine şampiyonanın ardından büyük alkış toplayan bir paylaşım yaptı.
Bir diğer tartışmalı konu ise A Milli Voleybol takımının yıldız oyuncularından Ebrar Karakurt’un etrafında dönüyor.
Voleyboldaki başarılar Türkiye’de bu sporun seyirci sayısını artırmışa benziyor.
Şampiyon kızlarımızı bir kez daha yürekten kutluyor, gururları için teşekkür ediyoruz.